Welcome to Our Website

Wim Wenders İstanbul’da: 78 senedir bu anı bekliyorum

“Berlin Üzerindeki Gökyüzü”, “Mükemmel Günler”, “Sırlar Oteli” ve “Paris, Texas” filmleriyle tanınan yönetmen Wim Wenders ve “Mükemmel Günler” deki performansıyla 76. Cannes Film Festivali’nden En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü alan Kōji Yakusho, 43. İstanbul Film Festivali kapsamında Yapı Kredi Kültür Sanat’ta bir araya geldi.

Basın toplantısına konuşmacı olarak, Wim Wenders ve Koji Yakusho’nun yanı sıra İstanbul Film Festivali Direktörü Kerem Ayan ile MUBI’nin kurucusu ve CEO’su Efe Çakarel katıldı. Toplantının moderatörlüğünü ise sinema yazarı Engin Ertan üstlendi.

‘BUNCA ZAMAN NEREDEYDİN?’

Wim Wenders, “Bu anı 78 senedir bekliyorum. Bu yüzyılda ilk kez biri bana kaset verdi ama eve gidene kadar beklemesi gerekecek. Evdeki kasetçalarım çalışıyor mu diye bakmam gerek. Neden bu kadar uzun sürdü bilmiyorum. Böyle bir kente gelmek için neden bu kadar bekledim? Sonunda oldu. Sabah kalktığımda Boğaziçi’nin manzarasına bakıyorum, ‘Bunca zaman neredeydin?’ diyorum. Burada olmaktan çok mutluyum. Davetten ötürü de çok teşekkür ediyorum. Beni buraya davet eden Efe Çakarel, tanıştığım en ikna edici insan, tuvaletimi temizle dese temizlerim. Tabii ondan yardım isterim ama temizlerim” ifadelerini kullandı.

‘NE KADAR SEKSİ BİR KENT, GİTMEME GEREKİYOR’

Yakusho, “Öncelikle İstanbul Film Festivali’ni düzenleyen ve beni çağıran herkese teşekkür ediyorum. Belki benim durumum Wenders’ten farklı olabilir. Ben ilk kez bu daveti aldım, hemen geldim. Aslına bakarsanız bir şarkı da var, Japonca. ‘İstanbul’a Uçalım’. Son dizesi ‘Gecelerin cennetine gidelim’. İlk dinlediğimde çok gençtim, ‘Ne kadar seksi bir kent, gitmem gerekiyor’ diyordum. Şimdi buradayım” dedi.

“Mükemmel Günler” hakkında yorum yapan Wenders, “Karakterin günlük rutinini planlarken farklı şekilde dersler aldık. Koji temizlikçi adamlarla çalıştı. Ben de oturdum, tanıştım. Oyuncumuz daha yakından tanımak zorunda kaldı. Bunu nasıl yapıyorlar diye hep yanında olmak istedik. Kendisi de hep yanımızda kaldı. Hatta yardımcı olan kişi, filmin sonunda Koji’ye baş temizlikçi görevini teklif etti. Kendisi de böylece emekli olabiliyordu” diye konuştu.

‘FİLMDEKİ TUVALETLER 2020 TOKYO OLİMPİYATLARI’NA GELENLER İÇİN TASARLANDI’

Yakusho ise, “Filmdeki tuvaletler aslında bu film için özellikle tasarlanmış tuvaletler değil. Filmin yapımcısı bu tuvaletleri kendisi seçti, 2020 yılında Tokyo Olimpiyatları’na gelenler için tasarlanan tuvaletlerdi. Tabii kimse gelemedi, ne oldu biliyorsunuz. Wim Wenders beni bu projeye davet ettiği ve bu tuvaletleri kullanmaya karar verdiği zaman, bu tuvalet temizlikçisiyle tanıştım. Neler hissettiğini, nasıl yaptığını öğrendim. Kendisinden çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim” dedi.

‘MÜKEMMEL GÜNLER’ TOKYO HALKININ BANA HEDİYESİ’

Wenders, filmin ortaya çıkış hikayesini şöyle anlattı:

“Ben de başta belgesel çekmek için davet edildim. Bu tuvaletleri inşa eden mimar hakkında bir belgesel. Bu daveti aldığım zaman Tokyo’ya gidemezdim çünkü hala karantina vardı. Vize alamayabilirdim. Davet sebebi tuvalet bile olsa kabul etmeye hazırdım. Dünyanın hiçbir yerindeki tuvaletlere benzemiyordu, hayran kaldım. O kent hakkında gördüğüm her şey Japon kültürünü ne kadar sevdiğimi hatırlattı. Tokyo henüz karantinadan yeni çıkıyordu. Benim yapmak istediğim esas film buydu. ‘Herkese yardımcı olacak bir film çekmek isterim’ dedim. Almanya’da pandemide çok farklı bir hava vardı, ortalık savaş alanına dönüyordu. Japonya’da ise herkes her şeye daha çok saygı gösteriyordu. Başka bir hikaye anlatabilirim dedim ve kendime başka bir sorumluluk yükledim. Bu film, Tokyo kentinin ve halkının bana hediyesidir.”

‘HEPİMİZ ÇOK FAZLA YAŞIYORUZ’

Wenders, “Çağın hastalığı olarak her şeyden çok fazla var. Mutlu olmak için biraz sadeleşmek gerekiyor” demesi hakkında şöyle konuştu:

“Aslında fikir baştan beri oradaydı. Pandemiden önce tanıştığım insanlar minimalizme başlamış insanlardı. Berlin’de, Londra’da, olabildiğince azla yaşayabilen insanlar. Hayatlarında tek bir amaçları var ve odaklanmışlar. Daha aza odaklanmışlar. Çok azla yaşayabiliyorlar, bence harika. Bütün eşyalarınız bir bavula sığabiliyor. Keşke bunu hepimiz yapabilsek. Gezegenimiz o kadar daha iyi durumda olurdu ki. Hepimiz çok fazla yaşıyoruz. Ben de bunlardan biriydim. Her şeyi toplayan mutsuz bir koleksiyonerdim, eşim de en büyük tanığı. ‘Mükemmel Günler’deki karakterimiz de azla yaşayabileceğini bilen bir karakter. Bir gün karar verdi ve farklı bir hayat yaşamaya karar verdi. Aidiyetin, malın önemli olmadığı bir hayattı bu.”

‘FİLMLERİMDE YEMEK KONUSU SEKS GİBİ HEP KAÇINDIĞIM ŞEYLERDEN BİRİ OLDU’

Wim Wenders, “Yiyecek ve içeceğin sinemada güçlü bir anlatım dili olarak kullanılabilir mi?” sorusuna şöyle yanıt verdi:

“İş yiyecek içeceğe gelince karakterin olabildiğince alçak gönüllü bir yol izlemesi gerektiğini düşündük. Kahve makinesini ben de sıklıkla kullanırım. En sevdiğim kahve de makineden alınan bir kahvedir. Hiçbir filmimde yeme içme sahnesi yok, insanlar yemek yerse sahneden öncedir ya da sahneden sonra yerler. İnsanların ne yiyip yiyeceğini bilmediğim için seks gibi hep kaçındığım şeylerden biri oldu yemek.”

‘EL YIKAMA SAHNELERİNİ BİLEREK KESTİK’

Kendisine gelen yorumlardan bahseden Yakusho, “Bazen şunu duyuyorum; insanlar canlandırdığım karakter için ‘Acaba ellerini temizleyip mi sandviçini yiyor?’ diye soruyor. Tabii ki temizliyorum” dedi.

Wenders de esprili bir dille, “El yıkama sahnelerini bilerek kestik” dedi.

‘HAYATIM BOYUNCA BÖYLE ÇEKİM YAPMAK İSTEMİŞTİM’

Wenders sözlerine şöyle devam etti:

“Filmi Japonca dilinde çekmek başlarda korkuttu. Biraz çekindim, nasıl olacak diye. Japonca film çektik ve kurgusunu yaptık. 3 film daha çektim Japonya’da ama Japonca’da uzman olmadığımı biliyorum. Koji, ‘Shall We Dans’ filminden beri en sevdiğim oyuncu. Kendisiyle tanışmaktan korkmadım ama çalışmaya başlamadan nasıl biri olduğunu bilemezsiniz. Her şeyi, her sahneyi tekrar tekrar prova aldık. Nasıl uyandığını hep prova yaparak çektik. Üçüncü gün sonunda sorabildim kendisine, “Önce prova yapıyoruz sonra çekiyoruz. İlk günden beri neden provaları çekmiyoruz? Provaları da çekebilir miyim?” Ama çok açıkça ortadaydı. Biz hayatının gözlemcisiyiz. Biraz belgesel çekiliyor gibi gelebilirdi. Çünkü küçük bir odada, bir kamerayla çekim yapmak zorundaydık. Kendisi de ‘Neden olmasın’ dedi ve kabul etti. 3. günden itibaren her şeyin belgesel gibi çekildiğini biliyordu. Çekimlere böyle devam ettik ve çok memnun kaldım. Kurgu karakterin hayatını belgesel gibi çekmeye başladım. Kendisi de belgesel gibi çekmeme izin verdi. Bu da çok mutlu bir hissiyattı, hayatım boyunca böyle çekim yapmak istemiştim.”

Yakusho da, “Bir sonraki çalışmanızı bekliyorum o halde. Bu film benim için de yeni bir deneyim oldu. Bu proje belli bir dağıtım firması olmadan başladı. Bir dağıtım firmasının olacağı garantisi yoktu. Projeyi duyduğumda filmdeki ana konunun Tokyo’daki tuvaletler olduğunu ve yönetmenin Wim Wenders olduğunu duyunca bunun iyi bir film olacağına adım gibi emindim. Bu projeye katılmaya karar verdiğimde Wim Wenders’in filmi gerçek bir temizlikçinin hayatını anlatan bir film olduğuna ikna olmasını istedim” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’NİN DIŞINDAKİ TÜRKİYE’DE YAŞIYORUM’

Türkiye ve Japonya’nın diplomatik ilişkilerinin 100. yıl dönümü hakkında yorum yapan, Yakusho, “Elbette her ülke de birbirini çok seven, iyi ilişkiler içerisindeki ülkedir. Türk halkı, Japon kültürüne hayranlık duyan, bizim de takdir ettiğimiz bir halktır. Bu film umarım bu dostluğa katkıda bulunmuştur” dedi.

Wenders de konuya dair espri yaparak, “Almanya ve Japonya arasındaki ilişkiler daha eskiye dayanmakta. Almanya ve Türkiye de öyle. Berlin’de yaşıyorum, Türkiye’nin dışındaki Türkiye’de yaşıyorum da diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

‘DOĞRU YERE GELMİŞİZ’

Efe Çakarel’in “Türklerin Japon kültürüne duydukları hayranlığı şöyle anlatmak isterim. MUBI filmi 20 bölgede yayınladı. Türkler bu konuda çok büyük heyecan duyuyorlar. Filmin izleyicileri arasında en çok Türkler bulunuyor. Dağıtılan herhangi bir bölgedeki izleyiciden daha fazla sayıda” demesinin üzerine Wim Wenders gülerek, “Doğru yere gelmişiz” dedi.

‘BU DA BİR YOL FİLMİ’

Filmlerinin yolda geçmesi hakkında yorum yapan Wenders, “Arabayı kullanmak bu filmin önemli bir kısmını oluşturuyor. Karakterin araba kullandığı sahneleri dört gözle bekliyordum. Araba sahnelerini çekerken kendimi gerçekten iyi hissettim. Bütün çekim ekibi küçücük bir arabanın içine sıkışıp yaptık. Nasıl oturduğumu tahmin edebiliyor musunuz? Sahneyi tamamladık. Filmin bitişinde de bir araba kullanma sahnesi var. Nina Simone kasedini taktığında ne söylediğini bilsin istedim oyuncum. Bu anın keyfini çıkarmakla ilgiliydi çünkü şarkı. Kameramanım arabanın içerisinde hemen oyuncunun yanında oturuyordu. Tokyo trafiğindeydik. Koji’nin insafına kalmıştık. Şarkı başladı, bitene kadar asla bölmek istemedim. Kameramanıma baktım, gözyaşları içindeydi. Çok güzel bir sahne, çekmeye devam et dedik. Ağlayarak çekmeye devam etti. Bu da bir yol filmidir” ifadelerini kullandı.

(KÜLTÜR SANAT SERVİSİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir